Sayfalar

12 Eylül 2012 Çarşamba

İskoçya Günlerimiz II - Edinburgh

24 Ağustos :

Edinburgh Pass 2. günümüz. Bugün programda aynı lokasyonda yer alan Hopetoun house  ve Maid of Forth tekne gezimiz var. Edinburgh Bus Station'dan First Bus firması ile 45 dakikalık bir yolculuktan sonra  South Queensferry'e ulaşıyoruz. Otobüs şoförü ikisi de aynı durak, önce Hopetoun house'a gidin 5 dakika yürürsünüz sonra da geri gelip 5 dakika da tekneye varırsınız dedi. Bahar'da önce evi gezelim teknede dinleniriz dedi. Mantıklı idi:) ancak otobüs şoförünün 5 dakika dediği yer tam 50 dakika sürdü yürüyerek. Ancak Hopetoun house'un muhteşem girişi bütün yorgunluğumuza değdi. Eski zamanları gözümün önünde canlandırmaya çalışıyorum. Muhteşem av partileri, Kontlar, Kontesler, Barbara Cartland'ın kulakları çınlasın.. Şimdi ise yine aynı sülale evde oturuyor ancak küçük bir bölümde. Diğer yerleri ziyarete açıp gelir elde etmeye çalışıyorlar. Ayrıca yöre halkı gelip gönüllü olarak tadilat yapıyormuş zaman zaman. Yemek odasını ise düğünler için kiralayabiliyorsunuz. en fazla 100 kişi ve sadece beyaz şarap. Bütün bu bilgileri salonlarda çalışan gönüllü rehberlerden ediniyoruz. Yaş ortalamaları 75 üzeri idi gönüllülerin ancak evde oturmak yerine topluma ve kendilerine faydalı olmaya çalışıyorlar. Çok takdir ettik. Hopetoun House'a doyamadan tekneyi yakalamak üzere acele ediyoruz. Otobüs şoförünün tekrar kulaklarını çınlatıyoruz. Bugünde hava eserlikli. Bir yağıyor bir duruyor. Tekneyi son dakika da kaçırdık. Biz de sahilde dinlenme molası veriyoruz. Çay içip, iskoçlara bakıyoruz.

Forth Bridge

Tekne gezisi 1.30 saat kadar sürüyor. Biz boğaz gezilerine alışkın olduğumuz için tabi bu bizi kesmiyor. Forth bridge etrafında bir tur atıp bir önceki turda adada bıraktıkları insanları alarak geri dönüyoruz. Biz son seferi yaptığımız için ada da duramadık. Ada da bir şato daha vardı. Uzaktan bakmakla yetindik. Edinburgh'a akşama doğru dönüyoruz kendimizi St James'deki alışveriş merkezine atıyoruz. Bu arada en kapsamlı 1 pound dükkanı burada. Yemekten sonra Mercat Graveyard turuna katılıyoruz gece 10 gibi başlıyor. Yine hikaye anlata anlata Royal Mile üzerinde dolanıyor ve mezarlıkta tur son buluyor. Bize korku hikayeleri anlatıyorlar kendi kültürlerine ait ama korku hikayelerinin kralı bizde tabii vız geliyor.. 
Grave Yard turu

Mercat turları çok parlak değil ama en azından tam 1 saat ingilizce pratik yapmış sayıyoruz kendimizi, geceyi yine pubda bitiriyoruz. Bu akşam Mitre'ye uğradık yine. Gece yarısından sonra eve dönüyoruz.



Dynamic Earth

25 Ağustos: Edinburgh Pass 3.günümüz. Bugün programı Dynamic Earth ile açıyoruz. Dynamic Earth  rehber eşliğinde gezdiriliyor, dünyamızın yapısı ile ilgili çeşitli bilgiler veriliyor. Daha çok öğrenciler ve çocuklar için düşünülmüş ama biz de çok beğeniyoruz. Bir de Zaman makinesi diye bir bölümde Big Bang'e kadar geri götürüyorlar. Başlangıç tarihi 4 Eylül 2021 idi. O tarihte Allah ömür verirse ne yapıyor olacağım şimdiden merak ediyorum:) Ayrıca sonunda ki yarım saatlik 3D filmde güzeldi. Dynamic Earth sonrası Royal Botanik Garden'e geçiyoruz. Öncesinde parkında oturup sandviçlerimizi yedik. Hava güneşliydi ve bir martı bize eşlik etti. Kurabiye bile yedi. Botanik bahçesi bölümlere ayrılmış tropik bahçeler o kadar sıcaktı ki hamama girmiş gibi olduk. Botanik meraklıları için sanıyorum çok güzel bir yer biz de bayıldık. Her iklimden neredeyse bitki yetiştirmişler ancak bu yılın başında çok kuvvetli bir fırtına camları indirmiş ve çiçekler çok büyük zarar görmüş. Ancak yine de hemen toparlamışlar.
Royal Botanik Garden

 Parka tekrar gelmek üzere Bahar'la sözleşiyoruz ve İskoç National Galeri de yer alan Van Gogh to Kandiski sergisine için Princess Street'e geliyoruz. İçeride eserleri inceleyip Picasso sergisine gitmek için bir saatimiz var. Van Gogh'a ait sadece iki adet resim var. Amsterdam'da Allah'tan Van Gogh müzesine gitmişiz orada o kadar çok Van Gogh eserine bakma fırsatımız olduki buradaki iki resim bizi kesmedi tabiki. Bir de öğrenecek o kadar çok şey var ki hangi birinin ucundan tutacağımızı şaşırıyoruz sadece bakmakla yetiniyoruz. Buradan en son servise yetişip Picasso sergisine geçiyoruz. Sergi için sadece 1 saatimiz var hatta görevli bugün hepsini yetiştiremezsiniz yarın gelin diyor ama bizim için son gün bir de tabiki ne kadar antrenmanlıyız bir fikri yok.

Picasso Sergi binası üzerine "Everything is going
to be alright" yazıyor

Picasso eserlerini yıllar itibari ile sınıflandırmışlar, dikkatimizi bir nokta çekiyor başlarda Picasso'da gayet normal resimler çiziyormuş sonra ne olduysa resimler de hafif kaymalar başlamış sonrası ise tamamiyle bildiğimiz Picasso.. ve tekrar ne kadar çok öğrenecek şey var. Ama şu dünya gözü ile Picasso'da görmek varmış.Ne kadar şanslı olduğumuzu kendimize tekrar hatırlatıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder