Ev arkadaşım Cierra uzun zamandır yoğun bir şekilde master tezini hazırlamak için ders çalışıyordu. Nihayet tezini verdi ve Londra'da kalan günlerinde şehrin ve civarın keyfini çıkarmaya sıra geldi. Bugün rotamızda Brighton var.
Istanbul'da uzun zaman yaşadıktan sonra içime işleyen deniz kokusu, dalga sesleri ve uçsuz bucaksız mavilik yurt dışında gözümün en çok aradığı güzelliklerden birisi.
Günü birlik Brighton biletlerimizi bir hafta öncesinden aldık. Sadece 13£. Brighton içerisinde ise bütün gün kullanacağımız günlük bileti 8£ a aldık. Sabah erken saatte London Bridge istasyonundan hızlı trenle 1.5 saatte Brighton'a vardık. Tren istasyonunda doğrudan Birling Gap'a giden otobüs varmış ancak biz saatini yakalayamadık bundan dolayı otobüslerin kalktığı marinaya doğru ilerledik.
|
Brighton Marina |
Yarım saat şehrin içerisinden ilerledikten sonra Marina'ya ulaştık. Şehir oldukça hareketliydi ancak uzun zamandır deniz görmediğim için gözüm marinaya ulaşmaktan başka bir şey düşünemedi.
|
Brighton Marina |
|
Brigton Marina
|
Marina çevresinde yayaların yürüyebileceği geniş bir yol yapmışlar, yolun sonunda insanların balık tuttuğu bir yer var. Balık tutanları bir müddet izledik, dediklerine göre levrek oluyormuş bazı zamanlar.
Marinadan sonra Birling Gap'e geçmek için otobüsü yakalamak için hızlıca hareket ediyoruz. Bu devirde Google Map olmadan seyahat etmeyi düşünemiyorum bile! Yaklaşık bir saat yol gittikten sonra Birling Gap dedikleri Yamaçlara ulaşıyoruz.
|
Birling Gap Seven Sisters |
Sonunda otobüse bindiğimizde günün tatlı bir yorgunluğu kaldı. London Bridge istasyonuna geldiğimde ise sanki uzun bir meditasyondan sonra kalabalığa yeniden karışmışım hissine kapıldım. Londra'nın yeri her zaman için benim için çok ayrı ama Brighton gönlümü fethetti.
|
Deniz görünce ben |
|
Birling Gap Yamaç
|
|
Brigton Kumsal |
|
Brighton Kumsal |