Sabah 9.10 THY Edinburgh uçağı ile sorunsuz olarak 11.10 da Edinburgh'a varıyoruz. Ağustos sıcağı İstanbul'dan sonra uçaktan iner inmez doğal klimalı ortam Edinburgh!a geçiş yapıyoruz. Havalimanından şehre otobüsle inip, sonra taksiye bineceğiz. Yağmur yağıyor. Biraz bekliyoruz. Allah'tan burada yağmur yağıyor ve duruyor çoğunlukla. Otobüsle yarım saat yolculuktan sonra Edinburgh Şehir merkezine varıyoruz. Taksiye bineceğiz ama hangi yöne bineceğimizi bile bilmiyoruz. Yeni bir şehre gitmenin en güzel tarafı bu sıfırdan başlıyoruz her şeye. 10 dakikalık yolculuktan sonra kalacağımız eve varıyoruz. Ev şehre çok yakın. Ev sahibimiz ise çok şeker. Bizim için kurabiye hazırlamış! valizleri açıp şehre kendimizi atıyoruz. Bugün sadece keşif yapacağız. Edinburgh sokaklarında dolaşırken yolumuz Arthur Seat'in önüne çıkıyor. Arthur Seat'i yakından görebildiğimiz tek ve ilk gün..
Edinburgh İlk gün Arthur Seat eteği.. Sevgili yol arkadaşım Bahar |
Royal Mile Fringe Festival |
22 Ağustos 2012.

Hamakları önce görünce ohh ne güzel demiştim ama sonra uyurken fare yemesin diye yukarı yattıklarını anlayınca içim bir tuhaf oldu. Bir de kalenin içindekiler dışarı çıkmak ister, dışarıdakiler ise içeri girmek sözünü gerçekten idrak ettim bu kez. Kaleden sonra Princess street'te alışverişe dalıyoruz. Tüm mağazaların bulunduğu sokak. Daha sonra eve dönüp hızlıca yemek yiyoruz ve Royal Mile'e geri dönüp publardan birine kendimizi atıp günü kapatıyoruz. Edinburgh'ta kiliseleri mağaza ya da cafe olarak çevirmişler. Evin yakınındaki kilisenin kapısı mordu. Biz de acaba hangi cemaat diye düşündük ancak daha sonra avize mağazası olduğunu gördük ve tabi ki küçük bir şok yaşadık. Royal Mile üzerinde The Tron churh da aynı. Akşamları canlı müzik var. Bana sorarsanız halen bir kilise havası var.
23 Ağustos:
![]() |
Edinburgh zoo insan vs maymun |
Edinburgh Pass kartımızı bugünden itibaren 3 gün boyunca kullanacağız. Kartı üç ardışık gün kullanabiliyoruz bu nedenle mümkün olduğunca çok yeri gezip, kartın hakkını vermeye çalıştık. İlk önce Edinburgh Zoo'ya gittik. Hayvanat Bahçesi için 2 ila 4 saat süre öngörüyorlar. Gerçekten hayvanat bahçesi çok büyük ama o kadar güzel ki bayır yukarı çimenlerin arasından çeşitli bölmelere ayrılarak, hayvanları daha çok doğal ortamında bırakmaya çalışarak organize etmişler. Hayvanat bahçesinde çeşitli atraksiyonlar da yapabiliyorsunuz ayrıca piknik alanı, çocuklar için oyun parkı da var. Yoruldukça piknik alanlarında dinleniyoruz. Öğlen sandviçimizi de orada yedikten sonra Lauriston Castle'e doğru yola çıkıyoruz. Edinburgh pass'ta geçen yerlerden lokasyon olarak birbirine yakın olan yerleri seçtik.
Lauriston Castle'a vardığımızda saat 4 gibiydi. Meğerse sadece saat 2'de açılıp, rehber eşliğinde gezilebiliyormuş! Pass kart açıklamasını iyi okumadığımız için kilitli kapıyı görünce hafif şok oluyoruz. Lauriston Castle bahçesine golf oynayanlar vardı. Biraz dinlenip, Edinburgh Merkeze geri dönüyoruz. Tüm bu ulaşımları Lothian busla yapıyoruz bu arada.


Underground turunda bizi Royal Mile üzerinde eskiden duvar aralarında yaşayan insanların bulunduğu mekanları gezdirdiler ve her bir köşede durup o köşenin hikayesini anlattılar. Underground tur diye geçiyor ama aslında Edinburgh'ta underground yok. Sadece adı öyle. Bu arada not Edinburgh'ta metro da yok. Çünkü eski volkanik kayalık olduğu için şehrin altını delemiyorlar. Turdan sonra doğru eve dönüyoruz. Yarın South Queens Ferry Hopetoun house ve ferry turumuz var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder