Sayfalar

12 Eylül 2012 Çarşamba

İskoçya Günlerimiz II - Edinburgh

24 Ağustos :

Edinburgh Pass 2. günümüz. Bugün programda aynı lokasyonda yer alan Hopetoun house  ve Maid of Forth tekne gezimiz var. Edinburgh Bus Station'dan First Bus firması ile 45 dakikalık bir yolculuktan sonra  South Queensferry'e ulaşıyoruz. Otobüs şoförü ikisi de aynı durak, önce Hopetoun house'a gidin 5 dakika yürürsünüz sonra da geri gelip 5 dakika da tekneye varırsınız dedi. Bahar'da önce evi gezelim teknede dinleniriz dedi. Mantıklı idi:) ancak otobüs şoförünün 5 dakika dediği yer tam 50 dakika sürdü yürüyerek. Ancak Hopetoun house'un muhteşem girişi bütün yorgunluğumuza değdi. Eski zamanları gözümün önünde canlandırmaya çalışıyorum. Muhteşem av partileri, Kontlar, Kontesler, Barbara Cartland'ın kulakları çınlasın.. Şimdi ise yine aynı sülale evde oturuyor ancak küçük bir bölümde. Diğer yerleri ziyarete açıp gelir elde etmeye çalışıyorlar. Ayrıca yöre halkı gelip gönüllü olarak tadilat yapıyormuş zaman zaman. Yemek odasını ise düğünler için kiralayabiliyorsunuz. en fazla 100 kişi ve sadece beyaz şarap. Bütün bu bilgileri salonlarda çalışan gönüllü rehberlerden ediniyoruz. Yaş ortalamaları 75 üzeri idi gönüllülerin ancak evde oturmak yerine topluma ve kendilerine faydalı olmaya çalışıyorlar. Çok takdir ettik. Hopetoun House'a doyamadan tekneyi yakalamak üzere acele ediyoruz. Otobüs şoförünün tekrar kulaklarını çınlatıyoruz. Bugünde hava eserlikli. Bir yağıyor bir duruyor. Tekneyi son dakika da kaçırdık. Biz de sahilde dinlenme molası veriyoruz. Çay içip, iskoçlara bakıyoruz.

Forth Bridge

Tekne gezisi 1.30 saat kadar sürüyor. Biz boğaz gezilerine alışkın olduğumuz için tabi bu bizi kesmiyor. Forth bridge etrafında bir tur atıp bir önceki turda adada bıraktıkları insanları alarak geri dönüyoruz. Biz son seferi yaptığımız için ada da duramadık. Ada da bir şato daha vardı. Uzaktan bakmakla yetindik. Edinburgh'a akşama doğru dönüyoruz kendimizi St James'deki alışveriş merkezine atıyoruz. Bu arada en kapsamlı 1 pound dükkanı burada. Yemekten sonra Mercat Graveyard turuna katılıyoruz gece 10 gibi başlıyor. Yine hikaye anlata anlata Royal Mile üzerinde dolanıyor ve mezarlıkta tur son buluyor. Bize korku hikayeleri anlatıyorlar kendi kültürlerine ait ama korku hikayelerinin kralı bizde tabii vız geliyor.. 
Grave Yard turu

Mercat turları çok parlak değil ama en azından tam 1 saat ingilizce pratik yapmış sayıyoruz kendimizi, geceyi yine pubda bitiriyoruz. Bu akşam Mitre'ye uğradık yine. Gece yarısından sonra eve dönüyoruz.



Dynamic Earth

25 Ağustos: Edinburgh Pass 3.günümüz. Bugün programı Dynamic Earth ile açıyoruz. Dynamic Earth  rehber eşliğinde gezdiriliyor, dünyamızın yapısı ile ilgili çeşitli bilgiler veriliyor. Daha çok öğrenciler ve çocuklar için düşünülmüş ama biz de çok beğeniyoruz. Bir de Zaman makinesi diye bir bölümde Big Bang'e kadar geri götürüyorlar. Başlangıç tarihi 4 Eylül 2021 idi. O tarihte Allah ömür verirse ne yapıyor olacağım şimdiden merak ediyorum:) Ayrıca sonunda ki yarım saatlik 3D filmde güzeldi. Dynamic Earth sonrası Royal Botanik Garden'e geçiyoruz. Öncesinde parkında oturup sandviçlerimizi yedik. Hava güneşliydi ve bir martı bize eşlik etti. Kurabiye bile yedi. Botanik bahçesi bölümlere ayrılmış tropik bahçeler o kadar sıcaktı ki hamama girmiş gibi olduk. Botanik meraklıları için sanıyorum çok güzel bir yer biz de bayıldık. Her iklimden neredeyse bitki yetiştirmişler ancak bu yılın başında çok kuvvetli bir fırtına camları indirmiş ve çiçekler çok büyük zarar görmüş. Ancak yine de hemen toparlamışlar.
Royal Botanik Garden

 Parka tekrar gelmek üzere Bahar'la sözleşiyoruz ve İskoç National Galeri de yer alan Van Gogh to Kandiski sergisine için Princess Street'e geliyoruz. İçeride eserleri inceleyip Picasso sergisine gitmek için bir saatimiz var. Van Gogh'a ait sadece iki adet resim var. Amsterdam'da Allah'tan Van Gogh müzesine gitmişiz orada o kadar çok Van Gogh eserine bakma fırsatımız olduki buradaki iki resim bizi kesmedi tabiki. Bir de öğrenecek o kadar çok şey var ki hangi birinin ucundan tutacağımızı şaşırıyoruz sadece bakmakla yetiniyoruz. Buradan en son servise yetişip Picasso sergisine geçiyoruz. Sergi için sadece 1 saatimiz var hatta görevli bugün hepsini yetiştiremezsiniz yarın gelin diyor ama bizim için son gün bir de tabiki ne kadar antrenmanlıyız bir fikri yok.

Picasso Sergi binası üzerine "Everything is going
to be alright" yazıyor

Picasso eserlerini yıllar itibari ile sınıflandırmışlar, dikkatimizi bir nokta çekiyor başlarda Picasso'da gayet normal resimler çiziyormuş sonra ne olduysa resimler de hafif kaymalar başlamış sonrası ise tamamiyle bildiğimiz Picasso.. ve tekrar ne kadar çok öğrenecek şey var. Ama şu dünya gözü ile Picasso'da görmek varmış.Ne kadar şanslı olduğumuzu kendimize tekrar hatırlatıyoruz.

3 Eylül 2012 Pazartesi

İskoçya günlerimiz I - Edinburgh

21 Ağustos 2012

Sabah 9.10 THY Edinburgh uçağı ile sorunsuz olarak 11.10 da Edinburgh'a varıyoruz. Ağustos sıcağı İstanbul'dan sonra uçaktan iner inmez doğal klimalı ortam Edinburgh!a geçiş yapıyoruz. Havalimanından şehre otobüsle inip, sonra taksiye bineceğiz. Yağmur yağıyor. Biraz bekliyoruz. Allah'tan burada yağmur yağıyor ve duruyor çoğunlukla. Otobüsle yarım saat yolculuktan sonra Edinburgh Şehir merkezine varıyoruz. Taksiye bineceğiz ama hangi yöne bineceğimizi bile bilmiyoruz. Yeni bir şehre gitmenin en güzel tarafı bu sıfırdan başlıyoruz her şeye. 10 dakikalık yolculuktan sonra kalacağımız eve varıyoruz. Ev şehre çok yakın. Ev sahibimiz ise çok şeker. Bizim için kurabiye hazırlamış! valizleri açıp şehre kendimizi atıyoruz. Bugün sadece keşif yapacağız. Edinburgh sokaklarında dolaşırken yolumuz Arthur Seat'in önüne çıkıyor. Arthur Seat'i yakından görebildiğimiz tek ve ilk gün..
Edinburgh İlk gün Arthur Seat eteği.. Sevgili yol arkadaşım Bahar
Royal Mile Fringe Festival
Arthur Seat'e tırmanmayı pas geçip Holyrood üzerinden yürüye yürüye Royal Mile'a ulaşıyoruz. Edinburgh Kalesi ve Holyrood Sarayı arasındaki yol olduğu için adına Royal Mile denmiş. Bizdeki İstiklal caddesini andırıyor. Sağlı sollu publar ve hediyelik eşya dükkanları dolu. Fringe Festivali dolayısı ile sokaklarda çeşitli gösteriler yapılıyor. Festival dolayısı ile publarda belirli saatlerde aktivitelerde oluyor. El broşürlerini sokaklarda dağıtıyorlar artık hangisi hoşunuza giderse. Gördüğümüz her şey yeni olduğu için her beğendiğimiz yerde duruyoruz. İlk günün yorgunluğu ile alışveriş yapıp evin yolunu tutuyoruz. Erkenden uyuyoruz.

22 Ağustos 2012.
Bugün Edinburgh kalesini gezeceğiz. Kale için bileti önceden almamıştık. Bu nedenle Kale içinde kuyruğa girdik. Yaklaşık 20 dakika yağmur altında bekledikten sonra kaleye girdik. Yağmur Edinburgh'ta kısa kısa yağıyor. O nedenle kale içinde tekrar güneşimize kavuşuyoruz. Kale içerisinde çeşitli bölümler ve küçük küçük müzeler var. Manzarası ise harika. Bol bol fotoğraf çektiriyoruz. Bugün için sadece Kale gezisi ve sonrasında alışveriş planlamıştık. Bu nedenle kale içerisinde bol bol vakit geçiyoruz. Kale içerisinde beni en çok etkileyen savaş suçlularının kaldığı bölüm oldu.
Hamakları önce görünce ohh ne güzel demiştim ama sonra uyurken fare yemesin diye yukarı yattıklarını anlayınca içim bir tuhaf oldu. Bir de kalenin içindekiler dışarı çıkmak ister, dışarıdakiler ise içeri girmek sözünü gerçekten idrak ettim bu kez. Kaleden sonra Princess street'te alışverişe dalıyoruz. Tüm mağazaların bulunduğu sokak. Daha sonra eve dönüp hızlıca yemek yiyoruz ve Royal Mile'e geri dönüp publardan birine kendimizi atıp günü kapatıyoruz. Edinburgh'ta kiliseleri mağaza ya da cafe olarak çevirmişler. Evin yakınındaki kilisenin kapısı mordu. Biz de acaba hangi cemaat diye düşündük ancak daha sonra avize mağazası olduğunu gördük ve tabi ki küçük bir şok yaşadık. Royal Mile üzerinde The Tron churh da aynı. Akşamları canlı müzik var. Bana sorarsanız halen bir kilise havası var.

23 Ağustos:
Edinburgh zoo insan vs maymun
Edinburgh Pass kartımızı bugünden itibaren 3 gün boyunca kullanacağız. Kartı üç ardışık gün kullanabiliyoruz bu nedenle mümkün olduğunca çok yeri gezip, kartın hakkını vermeye çalıştık. İlk önce Edinburgh Zoo'ya gittik. Hayvanat Bahçesi için 2 ila 4 saat süre öngörüyorlar. Gerçekten hayvanat bahçesi çok büyük ama o kadar güzel ki bayır yukarı çimenlerin arasından çeşitli bölmelere ayrılarak, hayvanları daha çok doğal ortamında bırakmaya çalışarak organize etmişler. Hayvanat bahçesinde çeşitli atraksiyonlar da yapabiliyorsunuz ayrıca piknik alanı, çocuklar için oyun parkı da var. Yoruldukça piknik alanlarında dinleniyoruz. Öğlen sandviçimizi de orada yedikten sonra Lauriston Castle'e doğru yola çıkıyoruz. Edinburgh pass'ta geçen yerlerden lokasyon olarak birbirine yakın olan yerleri seçtik.
Lauriston Castle'a vardığımızda saat 4 gibiydi. Meğerse sadece saat 2'de açılıp, rehber eşliğinde gezilebiliyormuş! Pass kart açıklamasını iyi okumadığımız için kilitli kapıyı görünce hafif şok oluyoruz. Lauriston Castle bahçesine golf oynayanlar vardı. Biraz dinlenip, Edinburgh Merkeze geri dönüyoruz. Tüm bu ulaşımları Lothian busla yapıyoruz bu arada.
Saat 5 gibi Edinburgh Dungeon önüne geliyoruz. Burada da saatli olarak rehber eşliğinde alıyorlar içeri. Yaklaşık 8 kişilik bir grupla Zindan'a giriyoruz. 1 saatlik bir program yapıyorlar, Her bölümde bir kişi sizi alıp eski zamanlara götürüyor teatral olarak. İçeride fotoğraf çektirmiyorlar. En son ise giyotin canlandırması var. İşte o biraz korkunçtu. Bütün çanta gözlük vb çıkardık. Yukardan aşağı sert düşüş yaptırdılar:) Ama günün yorgunluğu geçti.
Zindandan sonra Camera Obscura'ya girdik Royal mile üzerinde. Burası ise eski zamanlarda bir ayna ile şehrin görüntüsünü izledikleri ve şimdi ise çeşitli ayna gösterileri olan (sonsuzluk, dev ayna gibi) bir mekan. 1.5 saatte burada vakit geçirip gece Merkat turuna katılmak üzere yemeğe geçtik. Yemekten sonra Mercat tur Underground turuna katıldık.
Underground turunda bizi Royal Mile üzerinde eskiden duvar aralarında yaşayan insanların bulunduğu mekanları gezdirdiler ve her bir köşede durup o köşenin hikayesini anlattılar. Underground tur diye geçiyor ama aslında Edinburgh'ta underground yok. Sadece adı öyle. Bu arada not Edinburgh'ta metro da yok. Çünkü eski volkanik kayalık olduğu için şehrin altını delemiyorlar. Turdan sonra doğru eve dönüyoruz. Yarın South Queens Ferry Hopetoun house ve ferry turumuz var.

21 Temmuz 2012 Cumartesi

12 gün Edinburgh gezi maliyeti

21.07.2012 - 01 Eylül güncelleme
İşte bugün itibari ile 12 günlük Edinburgh gezi maliyeti:


Gidiş maliyeti:483 pound 
200.00 pound (556 TL) Türk Hava yolları bilet
165.00 pound Homestay günlük oda kiralama kahvaltı ve akşam yemeği hariç bu kez
118.00 pound (330 TL) İngiltere vize masrafı

Ulaşım harcamalarımız:78 pound 
6.00 pound Airlink Havalimanı-Edinburgh merkez return bilet
7.00 pound Merkezden Taksi Eve ulaşım
38.50 pound Günlük Lothian otobüsleri (3.5 pound günlük bilet * 11 aslında haftalık bilet var 17 pound ancak biz almadık)
4.00 pound First Bus Stirling (Saat 10'dan sonra otobüsle return aldığımız için fiyat yarı yarıya düştü. Normalde 9 pound)
6.50 pound Stirling gece trenle Edinburgh'a ulaşım
10.00 pound First Bus Glasgow
6.00 pound Queensferry Ulaşım

Kültür Harcamalarımız:128 pound 
41.00 pound Edinburgh Pass ücreti (Normalde afiş fiyatı 49 pound ancak alırken anlık indirim olabiliyormuş. Ayrıca Loch Ness turu için High Land Explorer, Edinburgh Pass için %20 indirim veriyormuş ancak biz sonra farkettik)
http://www.edinburgh.org/pass/
16.00pound Edinburgh Castle giriş ücreti
41.00 pound Inverness Loch Ness Canavarı Turu-High Land Explorer.
http://www.viator.com/Edinburgh/d739-ttd
12.00 pound Loch ness boat turu
  9.00 pound Roslin Chapel giriş turu
  8.25 pound William Wallace anıtı giriş Stirling
Yiyecek içecek harcamalarımız:190 pound 
140 Pound Yemek harcamamız: Bu sefer kaldığımız evde yemek hizmeti yoktu ama mutfağı kullandık. sabah kahvaltısı alışverişi yaptık öğlenleri sandviç aldık akşamlar ise bazen dışarıda yedik Nando, Pizza Express, Fish&Chips menüler ortalama 10 pound olarak düşünebilirsiniz. Ben yurtdışına çıkarken mutlaka günlük vitamin alıyorum. Yemek çok düzenli olamayacağı için en azından vitaminsiz kalıp halsiz kalmıyoruz. Bu kez Supradyn multi vitamin aldım)
50 pound Akşamları Publarda da iki içecek.. (Bir içecek ortalama 2.5 pound)

01 Eylül itibari ile gezi dönüşü kesinleşen maliyet: 879 Pound yakl.2460 TL

İskoçya Londra'ya nazaran daha ekonomik bir bölge. Ulaşım daha ekonomik..Yiyecek içecek Londra ile aynı ayarda. 12 günlük gezi için her şey dahil 2400 TL ödemiş olduk kişi başı. Turlara kıyasla hem doya doya gezdik hem de saat sınırlamamız olmadı.

Gezi hazırlığı yaparken günü ikiye bölerek tahmini program yapmaya çalıştık ve bu plana mümkün olduğunca uyduk böylece karar vermek için zaman kazandık.



25 Haziran 2012 Pazartesi

Edinburgh'a gidiyorum



26.06.2012
Blog bana çok hayırlı geldi:) 21 Ağustos'ta kısmetse Edinburgh'a gidiyorum. Türk hava yolları Edinburgh'a yeni hat açtı ve promosyon uçuşları var. 556 tl ödeyerek bugün biletimi aldım. Hemen http://www.homestaybooking.com/ adresinden ev aramaya giriştim.

Edinburgh, Inverness, Stirling ve Glasgow'u gezmeyi düşünüyorum. Gezi tarihimde Edinburgh Fringe festivali de var. Denilenlere göre çok şenlikli geçiyormuş.

Yine tüm gezi sitelerini okuyup 11 gün için bir gezi planı yapmaya çalışacağım. Bu sefer yalnız gidiyorum. Bakalım neler bekliyor beni Edinburgh'ta...

21.07.2012
Geziye çok yakın bir arkadaşım daha dahil oldu. Beraber aynı evde kalacağız. Evimizi de ayarladık. Günlüğü sadece 15 pound ancak bu kez yemek yok. Kendimiz mutfağı kullanacağız.. Londra'da kahvaltı ve akşam yemeği dahildi. İngiltere konsolosluğuna evraklarımızı verdik. 23 Temmuzda vize başvurusunda bulunacağız. İkinci kez İngiltere'den vize aldığımız için 5 iş gününde vizemizi vereceklermiş. Bakalım. Heyecanlıyız.

Bu arada ufaktan Edinburgh için araştırmalarımızı yapmaya başladım. Üç günlük gezi kartı varmış ve bir sürü yere giriş sağlıyor. 11 gün kalacağımız için gezi planına şimdiden başladık.
Burada 3 günlük pass biletle 30 farklı yere girebiliyoruz ancak Edinburgh kalesi dahil değil. Onu extra gezeceğiz.

27.07.2012 Vizemiz geldi bile. İngiltere ikinci kez girişte 5 gün gibi kısa bir sürede vizeyi veriyor. Ancak ilk vize başvurusu 20 gün sürüyor.

http://www.edinburgh.org/pass/attractions/

02.09.2012
Yine rüya gibi bir tatildi. İlk defa gidecekler için gün özeti çıkaracağım ama önce Edinburgh şehir içi ulaşım detayları...
Şehir kayalık olduğu için metro yok. Ulaşım Otobüslerle sağlanıyor. Tramvay çalışmalarına yeni başlamışlar. O nedenle ileride Tramvay ile de şehir içinde ulaşım olacak. Şimdi olmadığı için tramvaysız olarak yazıyorum notlarımı:

Havalimanı Edinburgh Merkeze ulaşım Airlink otobüs firması ile sağlanıyor. Gidiş geliş 6 pound. Şehirde hizmet veren 3 farklı otobüs şirketi var. Bu nedenle otobüs duraklarında hangi şirket ve hangi otobüs numarası işareti varsa o otobüsler duruyor demek.. Lothian Otobüs şirketi Edinburgh Şehir içi Merkez sınırlarında hizmet veriyor. Biz şehir içinde sadece Lothian'ı kullandık. Bir de günlük bilet alınca hangi şirketin biletini aldıysanız sadece o firma otobüslerine binebiliyorsunuz. Ayrıca otobüslerde para iadesi olmuyor. Para kutusuna attığınız miktar tam olmalı ya da üstünü bırakıyorsunuz.

Şehrin dışına çıkacaksınız, örneğin biz Stirling ve Glasgow'a geçtik, bu kez Edinburgh Bus Station'dan otobüslere biniyorsunuz.. (Bizdeki otogar gibi) Otobüslerin afişe ettiği fiyatlara dikkat edin. Stirling'e giderken aynı gün return aldığımız için 4 pound ödedik normalde ise 9 pound idi.

Edinburgh Waverley Tren istasyonu ise Princess Street'te... Şehrin tam merkezinde. Stirling'te son otobüsü kaçırınca trenle geri döndük. Sorunsuzdu.

7 Nisan 2012 Cumartesi

Amsterdam Günlerimiz II

31 Mart:
Sabah erkenden kahvaltımızı yapıp yola düşüyoruz. Uçak saatlerimiz değiştiği için bir çok şeyi bir güne sığdırmak zorundayız. Programda Van Gogh müzesi, Çiçek pazarı, kanal turu, S*x müzesi, Volendam ve alışveriş akşam Red Light var. Daha önceden bunlarla ilgili araştırma yaptığımız için hiç vakit kaybetmedik.












Amsterdam Merkez'de Van Gogh ve kanal turu için kombine bilet alıyoruz. Hem müzede sıra beklemedik hem de indirim aldık. Mutlaka biletleri erken edinmekte fayda var. Gezimize Van Gogh müzesi ile başlıyoruz. Müzeye merkezden tramvayla geçtik. Hava çok güzeldi. Müzenin önünde sabah erken saat olmasına rağmen epey bir kuyruk vardı. Biletimiz olduğu için hiç beklemeden içeri girdik. Tek müze hakkımızı Van Gogh'dan yana kullandık ve çok iyi oldu. Van Gogh'un resimleri gerçekten büyüleyici. Param olursa alacağım resmi bile seçtim.
Eğer vaktiniz olursa mutlaka Van Gogh müzesine vakit ayırın. 2 saate yakın vakit geçirip, merkeze doğru tekrar tramvaya biniyoruz. Yolda çiçek pazarını görünce inip 5 dakika gezelim dedik 5 dakika 1 saat oldu. Çiçek pazarında kendimizi kaybediyoruz. Çiçek pazarındaki peynir mağazaları ise çok güzeldi. Bütün tadımlık peynirlerin hakkını verdik. Yine bir mağazada satılan şekerlerden! aldık.

Çiçek pazarından sonra kanal turu için merkeze geçiyoruz. Amsterdam çok şirin, kanalların arasına kurulu bir şehir ve hali hazırda deniz seviyesinden aşağıda. Doklar sayesinde su basmasından şu an için güvendeler ama ileride ne olur kimse bilemez. Evler kahverengi briketlerden yapılma çatı katları var.. küçük figürlerle süslü. Kar yağdığı zaman da görmek gerekir Amsterdamı.. 1 saatlik kanal turundan sonra S*x müzesine giriyoruz.

S*x müzesi Amsterdam Central'de Dam meydanı girişinde. Bir diğeri ise Red Light Strict'te. Ancak bizim gittiğimiz popüler olanmış. Müzenin adı s*x olunca konunun hakkını vermişler diye düşünüyorum. Müzeye en çok 1 saat ayırsanız yeterli. Tarihten bugüne kadar konu ile ilgili tüm figürleri toplamışlar. Bunlar nispeten estetikti ancak bir de fotoğraflar var. Müzelik! diyemeyeceğim. Müzeden çıkınca matrix te kayma oldu gördüğüm her figürü bir şeylere benzetmeye başladım:) sonra gün içerisinde normale döndüm.

Saat 5 gibi Volendama gitmek üzere Amsterdam Merkezden sarı Volendam otobüslerine bindik. Merkezden yarım saat uzaklıkta. Otelden tur var ancak 50 Euro kişi başı. Otobüs ise return olarak 10 EUR. Otobüsle yarım saat yeşillikler içindeki yollara bakarak hem dinleniyoruz hem de bilmediğimiz bir ülkede yol alıyoruz. Eğer vaktiniz olursa mutlaka Volendam için vakit ayırın. Masal diyarı gibi. Aynı tip evler uzun sokaklar, deniz kıyısı, yaşamın gerçekten sakin aktığı, tüm karmaşanın geride kaldığı bir yer. Sizi hemencecik sarıveriyor.



Volendam'da akşam yemeği için De Lunch'ta durduk. Deniz mahsulleri tabağı seçtik. Hayatımda hiç bu kadar lezzetli yemek yediğimi hatırlamıyorum. Menüler 10 Euro'dan başlayan seçeneklerle dolu. Hollanda patatesi meşhur. Her yerde kızartılmış patatesle servis geliyor. Restaurant 400 yıllık eski bir yerdi ve çok şirindi. Bol bol resim çektik. Eğer yolunuz düşerse De Lunch'a mutlaka gidin. Pişman olmazsınız.





De Lunch-Volendam.


Saat 9 gibi Amsterdam merkeze geri geldik. Biraz alışveriş yaptık. Sonra Red Light District'e tekrar geçtik, camlara son kez göz atıp 12 gibi barın birine kendimizi attık. Hepimiz yorgunluktan dökülmüştük. Barın işletmecisi Türk çıktı. Güzel bir sohbetin ardından gece 3 gibi otele vardık. Bir güne neler sığdırabildiğimizi düşününce, aslında bir günün istenirse ne kadar uzun olabileceği neler sığdırılabileceğini düşündük. Gerçekten güzel bir gün oldu.

01 Nisan: Sabah kahvaltının ardından havaalanına doğru yola cıktık. Bu güzel ülkeye bir kez daha gelinir. Hepimiz aynı fikirdeyiz. Schiphol havalimanında alışveriş yapıp, İstanbul'a geri dönüyoruz. Amsterdam için The End. Bir sonraki gezi notlarında buluşmak üzere...


Amsterdam Günlerimiz - I

30 Mart:

15:30 Onur air uçağı ile Amsterdam'a gitmek için AHL'de buluştuk arkadaşlarımıza. Check in de sıra bana geldiğinde hepimiz ufak bir şok yaşadık. Çelebi check in görevlisi, vizemin Almanya vizesi olduğunu ilk çıkışımın Almanya üzerinden olması gerektiğini bunun için de Amsterdam'a uçamayacağımı bildiriyor. Her ne kadar schengen için bunun bir zorunluluk olmadığını anlatmaya çalışsak ta görevi ikna olmadı. Tur rehberimiz de ikna etmeye çalıştı ama nafile. Yurtdışından yolcu geri gönderilirse yer hizmetlerine ceza geliyormuş sanıyorum. Bu nedenle bir sürü giriş çıkış yapmama rağmen az daha uçamıyordum. 45 dakika sonra beni uçağa almaya karar verdiler. Bu arada uçağın kalkmasına az bir süre kaldığı için arkadaşlarım beni bırakıp pasaport kontrolünden geçmişlerdi. Bir daha vizemi sadece aldığım ülkeden başlayarak kullanacağım. Yaşadığımız stres hepimize yetti. Az daha işgüzar bir görevli yüzünden seyahate katılamayacaktım.

İş bankası longue'da bir şeyler yemek üzere arkadaşımla buluştuk. İş bankası normal kredi kartı ile ücretsiz yemek yiyip, bir şeyler içebiliyorsunuz bu arada. Sadece Gold yada özel kartlar sanıyordum ama tüm kartlar içinmiş. 1 saat gecikme ile havalanıyoruz. Akşam 8 gibi Amsterdam Schiphol havalimanındayız. Hiç bir sorun yaşamadan Almanya vizem ile Hollanda'ya giriş yaptım. Tabi bu arada tüm turdakiler için de merak konusu olmuşum. Vizeden geçince ilk yorumlar geldi Almanya ya gitmenize gerek kalmadı diye:)

Bu geziye Tatilbitmesin.com ile çıkmıştık. Bu nedenle tur şirketinin rehberi eşliğinde otele varıyoruz. Otel nehir kıyısında, oda da geniş ve konforluydu. Rehberimizi bir güzellik yaparak şehre ineceğini, isteyenin katılabileceğini bildirdi. Saat 10:00 da lobide buluştuk. Amsterdam merkeze metro ile geçtik. Daha önce tüm seçeneklere baktığımız için 1 günlük GVB kart aldık. ve otobüs, metro, tramvayda geçerli seyahat kartımız oldu.


Saat 11:00 gibi Amsterdam merkezdeydik. Dam Meydanı, Red Light district derken kendimizi bambaşka bir dünya da bulduk. Red light district anlatmayla canlandırılacak gibi değil. İnsanın aklının ötesinde.. Camların önünde geçerken bikinili ve kıpırdayan kadınları görüp incelemek istiyorum ama göz göze gelmeye cesaret edemiyorum sadece ben değil, hiç birimiz! Casa Rossa'da ise bir tür sanatsal! faaliyet var saati 35 Euro seyircilerden de katılan oluyormuş. Mürsel girmek istedi ama biz ona eşlik edemeyince o da kaldı. Gece kendimizi bir steak house'a girerek ödüllendiriyoruz. Metro saat 12:00 a kadar çalıştığı için gece otobüsü ile otele saat 02:00 gibi atıyoruz. Ertesi gün ise erkenden yola çıkmak üzere sözleşiyoruz.

29 Şubat 2012 Çarşamba

Amsterdam'a gidiyorum! - 3 gün Amsterdam maliyeti

29 Şubat: Bu kadar kısa süre sonra ikinci bir seyahati hiç düşünmemiştim ancak sanıyorum bu gezme işini çok seviyorum. Bu sefer rotamız Amsterdam. Fırsat sitesinden 3 günlük Amsterdam gezisi satın aldık 5 arkadaş. Ancak programı yine kendimiz yapacağız. Amsterdam için yine internetten araştırmalara başladık. Vize için kendimiz başvurduk. Bu sefer Almanya üzerinden vize aldım. Ancak süre çok az verildi. 1 ay... Amsterdam'da gezilecek çok yer var. Ulaşım için günlük kart varmış ancak I amsterdam card seçeneği daha cazip. http://www.iamsterdam.com Çeşitli müzelere free giriş, kanal turu ve  ulaşım sağlıyor. Van Gogh müzesi de gezilecek yerler arasında.

07 Nisan:
Amsterdam gezimiz bir rüya gibiydi. Maliyetine gelince, masraflar yaklaşık olarak şöyle
:
Tur fiyatı: Otel, uçak, transfer : 400 tl
Vize maliyeti: 65 EUR ve 50 TL
Havalimanı çıkış: 15 tl
GVB bir günlük Amsterdam içi ulaşım: 7.50 EUR
Van Gogh ve Kanal turu kombine: 22 EURO
S*x Müze: 4 Eur
Volendam otobüs bileti: 10 EUR
Akşam yemekleri: 23 EUR

Toplam: 330 EURO..
Gezi süremiz kısa olduğu için süre/maliyete göre pahalı. Ama Rijsk müzesi hariç tüm aktiviteleri sığdırdığımız için memnunduk.